Akbaş Hukuk Bürosu

YAĞMA SUÇU (TCK 148, 149, 150 ve 168)

Yağma Suçu , diğer adıyla gasp suçu üçüncü bir kişiye ait olan malı, tehdit ya da zor kullanarak almak suretiyle ortaya çıkan suçtur.

Yağma
Madde 148-
(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.

(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.

Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.

Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.

Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür.

Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda, gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında senedin yağması düzenlenmiştir. Cebir veya tehdit kullanılarak bir kimsenin, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi de yağma sayılmıştır. Senedin bunu imzalayan için “borç doğurucu” olması gerekir. Bu borç para borcu olabileceği gibi, bir işi yapmaya veya yapmamaya, bir taşınmazını hibe etmeye, kira ile oturulan bir binayı boşaltmaya, var olan bir borca kefil olmaya da ilişkin olabilir. Bir alacağı tahsil etmemeye, herhangi bir davayı açmamaya, vasiyetnamesini değiştirmemeye yönelik bir vaadi içeren yazılı beyanlar da “borç doğurucu” senet sayılırlar. Şu hâlde mağduru iktisaden değerlendirmeye elverişli olan bir hakkını kullanmamasına yol açan her türlü belge, borç doğurucu senet tanımına girer. Örneğin,

Yargıtay 6.Ceza Dairesinin, 12.03.2018, E. 2015/4024, K. 2018/2095 Nolu Kararı:

“Sanıklar …, … ve suç arkadaşları … … ile birlikte olay günü gece vakti, silah tehdidiyle otomobile bindirdikleri yakınan …, … bir bakkal dükkanına götürdükleri, burada sanık …’ın “Sen benim karımı kaçırdın, ben de senin karını kaçıracağım.” biçiminde tehdit edip, sanıkların suç arkadaşlarıyla birlikte yakınana bir senede 15 milyar TL yazdırıp imzalattıkları, daha sonra evinin civarına getirdikleri yakınana “Polise gitme, yoksa seni gebertiriz, karını dağa kaldırırız.” şeklinde tehdit edip serbest bıraktıkları olayda; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2004 gün ve 2004/523 sayılı iddianamesi ile sanıklar …, … ve suç arkadaşları hakkında 765 sayılı TCK’nın 497. maddesi kapsamında bulunan yağma suçundan cezalandırılması istemi ile açılan kamu davasının yürütülen yargılamasında…

Maddenin son fıkrasında, mağdurun herhangi bir vasıta ile kendini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesinin, örneğin uyku ilacı ile uyutulmasının, yağmada cebir sayılacağı açıklanmıştır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir. Yağma suçunun manevi öğesi “kast”tır. Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla hareket etmesi gerekmektedir. Yağma suçunun oluşabilmesi için malın mutlaka sahip olmak amacıyla alınması şart olmayıp geçici olarak kullanma kastı ile hareket edilmiş olması durumunda dahi eylem yağma suçunu oluşturmaktadır

Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanun’un metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide benimsenmektedir. Suçun oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma yönündeki ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması, diğer bir deyişle eylemde hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması zorunludur. Hukuka aykırılık, öğretide genel olarak hukuk düzeninin izin vermediği hâlleri ifade etmektedir.

TCK’nın 149. maddesinde de yağma suçunun; “Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla” işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.

Nitelikli yağma
Madde 149-
(1) Yağma suçunun;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) (Değişik: 18/6/2014-6545/64 md.) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,

e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

h) Gece vaktinde,
İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, hırsızlık ve yağma arasındaki en temel ayrım olan cebir veya tehdittin varlığıdır. Fail aynı anda hem mağduru kasten yaralamış hem de hırsızlık suçunu işlemişse ayrı ayrı nitelikli hırsızlık ve kasten yaralama suçlarını değil bir bütün hâlinde nitelikli yağma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. Nitekim,

Ceza Genel Kurulu – Karar: 2018/518 No’lu Kararı da bu yöndedir:

“Katılan U.’nun, 12.05.2011 tarihinde ikametine gittiği sırada bahçenin girişinde elinde bulunan poşetteki maddeyi koklayan sanıkla karşılaştığı, sanığın arkasından hızlıca gelerek sağ eli cebinde bulunur vaziyette “Ne var” diye sorduğu, bunun üzerine katılan U.’nun cebindeki müzik çaları, sanığın “Başka ne var” diye sorduğunda ise cep telefonunu verdiği olayda; sanığın, müzik çalar ve cep telefonunu almak için katılan U. T.’ye yönelik cebir kullanmamasına, ayrıca katılanın hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit içeren bir söz sarf etmemesine rağmen katılanın, kendisinden yaşça büyük, bir eli cebinde olan ve diğer elindeki poşette bulunan maddeyi koklayan sanıktan, orantısız şekilde etkilenip, sanığın cebinde silah olduğunu ve kendisine zarar verebileceğini düşünerek müzik çalarını ve cep telefonunu sanığa verdiğinin anlaşılması ve yağma suçunun düzenlendiği TCK’nın 148.maddesinin gerekçesinde de “…Sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.” şeklinde açıklamanın bulunması karşısında; sanığın eyleminin, yağma suçunun oluşması için gereken tehdit veya cebir unsurlarını içermediği, sanığın elinde bulunan baliyi koklamasının tek başına katılanın vücut dokunulmazlığına yönelik tehdit olarak değerlendirilemeyeceği, ancak sanığın, katılana ait cep telefonu ve müzik çaları onun rızası dışında alması eyleminin bir bütün hâlinde hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”

Bunlara karşın Türk Ceza Kanununun 150. Maddesinde sayılan durumlar olduğunda daha az cezayı vermek icap edecektir.

Daha az cezayı gerektiren hâl
Madde 150-
(1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.

Madde metninde, yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâlleri belirlenmiştir. Bu hükme göre, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Böylece, Kanunda, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 308 inci maddesinde tanımlanan ve “ihkakı hak” veya “kendiliğinden hak alma” diye ifade edilen suç tanımına ayrıca yer verilmemiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir. TCK’nın 145. maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.

Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.

Ayrıca, öğretide ve yargı içtihatlarında TCK m.150/1’nin hukuki niteliği ve buna bağlı olarak, bu maddenin tatbik edildiği olaylarda haksız tahrik indiriminin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda görüş ayrılıklarının olduğu görülmektedir.

Yargıtay; yağma suçunun hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla gerçekleştirilmesi halinde, failin tehdit ya da kasten yaralama suçlarından cezalandırılacağını, ancak bu durumda kategorik olarak haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını kabul etmektedir.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 25.2.2016 tarihli ve E. 2013/28578, K. 2016/1307 sayılı kararında;

“Sanıklar tarafından sanık …′in alacağını tahsil amacıyla götürülüp tehdit ve darp edildiği, eylemin TCK′nın 150/2. maddesi delaletiyle 106/2-a,c kapsamında kaldığı dikkate alındığında, haksız tahrikten söz edilemeyeceği, …”,

Bir başka kararında ise, “Sanık …′nın bir dönem muhasebeciliğini yapan mağdurun, … ve Vergi Dairesine yatırmak üzere aldığı paraları bu yerlere yatırmayarak şahsi ihtiyaçlarında kullandığı; sanığın, sırf alacaklı olduğu parayı tahsil edebilmek amacıyla mağdura yönelik kasten yaralama ve tehdit suçlarını gerçekleştirmesi biçimindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCK′nın 150/1. maddesi kapsamında değerlendirileceği ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, sanık … hakkında yazılı şekilde uygulama yapılması, … bozmayı gerektirmiş”,

Görüşüne yer vermiştir.

TCK m.150/1 kapsamında kalan bir fiile ilişkin kategorik olarak haksız tahrik hükümlerinin uygulanmayacağının söylenebilmesi için, TCK m.150/1’de yer alan düzenlemenin suçun unsurlarının dışında kalan, failin kusurluluğunu azaltan özel bir haksız tahrik hükmü olduğunu, diğer bir ifadeyle TCK m.150/1’in TCK m.29’a göre özel bir hüküm olduğunu kabul etmek gerekir. O halde, çözümlenmesi gereken konu TCK m.150/1’in hukuki vasfının ne olduğudur.

Bunlarla birlikte “daha az cezayı gerektiren hâl” kapsamında değerlendirmeleri içeren bazı Yargıtay Kararları şöyledir:

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/11154 E. , 2022/15378 K.

“Olay günü sanık …‘ın annesi katılan … …‘ın ikametine geldiği, “bir yeri arayacağım” diyerek telefonunu aldığı, sonrasında kendisinden 250-300 TL para istediği, katılanın “param yok” demesi üzerine de aralarında tartışma çıktığı, sanığın elinde bulunan sert bir cisimle katılanın başının yan tarafına vurarak cüzdanından para almaya kalktığı, katılanın da engel olmaya çalıştığında üzerine çökerek vücudunun çeşitli yerlerine vurarak cüzdanında bulunan 300 TL parayı alıp kaçtığı somut olayda, eylemi hakkında TCK’nın 149/1-a-d maddeleri kapsamında mahkûmiyet hükmü verilmiştir. Herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin değer azlığı indirimi de uygulanmamıştır.

Lakin, kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır. Sanığın elinde bulunan sert bir cisimle katılanın başının yan tarafına vurarak cüzdanından para almaya kalktığı, katılanın da engel olmaya çalıştığında üzerine çökerek vücudunun çeşitli yerlerine vurarak cüzdanında bulunan 300 TL parayı alıp kaçtığı somut olayda, suç tarihi itibarıyla paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları birlikte değerlendirildiğinde, suç tarihi olan 21.05.2021 itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, sanığa verilen cezada değer azlığı indiriminin yapılması gerekir.”

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2023/18160 E. , 2023/13920 K.

“Sanığın katılandan bıçak göstererek zorla 400,00 TL para aldıği olayda, suç tarihi olan 19.06.2022 itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, sanığa verilen cezadan değer azlığı nedeniyle 5237 sayılı Kanun’un 150 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca indirim uygulanması gerekir.”

Ceza Genel Kurulu 2019/647 E. , 2020/407 K.

“Sanık …’ın, katılandan aldığı küçükbaş hayvanlar karşılığında suça konu Volkswagen Golf marka arabayı katılana verdiği, arabayı verirken bu arabanın kendisine ait olduğunu fakat ruhsatının bir başkası adına kayıtlı olduğunu, arabanın bir miktar borcunun bulunduğunu, borcunu öder ödemez aracın devrini yapacağını söylediği, arabayı verdikten 2-3 ay kadar sonra da katılanı arayarak aralarındaki hesabı konuşup sonuca bağlamak istediğini bildirerek inceleme dışı sanık … ile birlikte Gönen ilçesine geldiği ve katılan ile buluştuğu, katılanın alacağını istemesi üzerine borcundan dolayı kredi çekemediğini, suça konu arabayı geri alarak satıp borcunu ödeyeceğini söylediği, katılanın ise kabul etmeyerek ancak borcunu ödediği takdirde arabayı geri alabileceğini sanığa bildirmesi üzerine sanığın “Biz bu arabayı alacağız, seni de burada döveriz.” diyerek katılanı tehdit ettiği ve katılanın elinde bulunan arabanın anahtarını zorla almaya çalıştığı, katılanın kurtulmak için arabadan inmesi üzerine de peşinden inerek katılanın elinden tutup suça konu arabanın anahtarını zorla aldığı olayda; TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesi için taraflar arasında bir hukuki ilişki bulunması yeterli olmayıp ayrıca sanığın bu hukuki ilişkiye dayanan bir alacağının da bulunması gerektiği, her ne kadar küçükbaş hayvan alım satımından dolayı sanık … ile katılan arasında bir hukuki ilişki bulunsa da bu hukuki ilişkide alacaklı olan tarafın katılan, borçlu olan tarafın ise sanık … olduğu, dolayısıyla sanık …’ın katılandan bir hukukî ilişkiye dayanan alacağının bulunmadığı, aksine katılanın kendisine küçükbaş hayvan vermesinden dolayı borcunun bulunduğu, suça konu arabanın da bu borç nedeniyle katılana verildiği hususları göz önünde bulundurulduğunda sanık … hakkında TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasının uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.”

Ceza Genel Kurulu 2017/204 E. , 2020/5 K.

“İnceleme dışı sanık …’ün, iş yerinde kiracı olarak bulunan katılanlara 500.000 TL borç verdiği, bu borç para karşılığında tehdit ile her biri 100.000 TL’lik beş adet senet aldığı, katılanların bu borcu ödeyememesi üzerine ödemeleri için baskı yapmaya başladığı, 26.03.2009 tarihinde saat 14.30 sıralarında sanık … ile katılan …’in evine gittiklerinde sanık …’ın katılan …’e hitaben “Evi almak isteyen şahsın yanına giderek ne edip edin bu evi 265.000 TL’ye alsın, yoksa 230.000 TL’lik borcunuza karşılık ben alacağım, on beş gün içinde bu iş bitecek.” dediği, katılan …’in “Ben ne güzel satmıştım, siz işi bozdunuz, bizi vurduracak mısınız…’in adamlarına?” diye sorması üzerine sanık …’ın “Adam vurdurulacak olsa…’e ihtiyaç yok, benim babam şizofren hastası, ona vurdururum, otuz beş gün sonrada karşınıza dikerim, hatta bir polisi vurup öldürdü, otuz beş gün sonra çıktı, raporu var”; …’ün de “Babası bana telefon açıp duruyor, senin bir sıkıntın var, varsa hemen ben halledeyim diyor.” diyerek katılan …’i borcun ödenmesi konusunda tehdit edip “On beş gün süreniz var.” diyerek evden ayrıldıkları, yapılan tehditler sonucunda şikâyetçi…’nın 03.04.2009 tarihinde üzerine kayıtlı dubleks evi sanık …’ın eşinin üzerine devrettiği olayda; …’ün hukuki alacağını tahsil etmek amacıyla katılanlara karşı yağma eylemini gerçekleştirdiği sırada muhasebe müdürü olarak on bir yıl yanında çalışmış olan sanık …’ın da onunla birlikte hareket ederek yağma eylemine iştirak ettiği, bu nedenle sanık … hakkında da TCK’nın 150. maddesinin 1. fıkrasının uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.” Şeklindedir.

Yağma suçunu TCK 148. 149 ve 150. Maddeleriyle birlikte değerlendirip ele almak gerekir. Yağma suçuyla ilgili diğer Yargıtay Kararları şöyledir:

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4657 Karar : 2018/2448 Tarih : 2.04.2018

“Yakınanın aracına olay günü binen sanıkların yakınana kendilerini … bırakmasını istedikleri, çıkmaz bir sokağa girdiklerinde sanık … … indiği, sanık …‘in yakınana “Seninle açık konuşacağım benim param yok. Bana para ver” dediği, yakınanın başkaca taksi çalışanlarının başına gelen yağma olaylarından korkarak araçta bulunan 40.TL’nin 10.TL’sini verdiği, sanığın, elini cebine sokarak 5.TL daha istediği, korkan yakınanın bu miktarı da verdiği, sanığın araçtan inerek uzaklaştığı somut olayda, malın teslimi sırasında yağma suçunda aranan nitelikteki ciddi, korkutucu seviyede cebir/tehdit içeren söz veya hareket bulunmadığı, yakınanın geçmişten gelen algı ya da tasavvuru ya da psikolojik durumu ve/veya ürkek kişiliği ile yarattığı düşünceye de bu şekilde bir anlam yüklenemeyeceği, salt yakınanın kendi iç dünyasındaki korku ve endişesiyle malın teslimine yöneldiğinin anlaşılması karşısında, sanıkların unsurları oluşmayan yağma suçundan yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile sanık … savunmanının temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 02.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/9279 Karar : 2018/1420 Tarih : 27.02.2018

“1-Oluşa ve dosya içeriğine göre; olay tarihinde gündüz vakti hükümlü …‘ın azmettirmesi ile temyiz dışı sanıklar…,….,…..ün arsa alma hilesi ile müşteki ….. Urla ilçesinde bulunan tarlaya götürüp tehditle 800.000.000.-TL’lik senet imzalattıkları, daha sonra bu senedin sanık …. tarafından bankaya tahsile konulduğu, sanık İbrahim yakalandığında, suça konu senedi tahsil etmesi için bankaya verdiğini, daha sonra senedi bankadan muamele yapılmadan geri alarak yırtıp kendisine ait kıraathanenin bahçesine attığını beyan etmesi üzerine yırtık vaziyetteki senede el konularak emanete alındığı olayda; hükümlü …‘ın eyleminin birden fazla kişiyle birlikte yağma suçuna azmettirme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, 5237 sayılı TCK’nın 38 ve 148/2. maddeleri yollamasıyla 149/1-c. maddesi yerine TCK’nın 148/2 yollamasıyla 148/1. maddesi ile uygulama yapılması,

2-Sanıklardan….. yakalandığında, yer göstermesi üzerine yırtık vaziyetteki senede el konularak emanete alındığının anlaşılması karşısında, hükümlü … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılmaması,

Bozmayı gerektirmiş, hükümlü … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, ilk hükümdeki cezayı geçmemek üzere, infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağının gözetilmesine, 27/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/2022 Karar : 2016/6803 Tarih : 17.11.2016

“1-Sanığın, yakınanın işyerine olaydan önce birkaç kez gelerek ayakkabı istediği, 2003 yılı Ağustos ayında sanığın yakınanın işyerine gelip yine ayakkabı istediği, yakınanın kabul etmemesi üzerine “Biz bu alemin kabadayısıyız, istediğimiz ayakkabıyı vereceksin” deyip çıkardığı bıçağı yakınanın karın kısmına dayadığı, yakınanın esnaf birinin yardımıyla bıçağı aldığı ve sanığı uzaklaştırdıkları, 06.09.2003 tarihinde sanığın, yakınanın işyerine gelip “sen yanlış yaptın” diyerek ayakkabı almaya çalıştığı sırada resmi kıyafetli polis memurunun gelmesi üzerine eylemini gerçekleştiremediği, polis memuru gittikten 10 dakika sonra tekrar gelip ayakkabı istediği ve yakınanın da korkarak 15.-TL değerindeki ayakkabıyı verdiği, esnafın ihbarı üzerine olay yerine gelen polis ekibinin sanığı, yakınanın işyerine yakın bir kahvehanede suça konu ayakkabılarla yakaladığının anlaşılması karşısında; sanığın olayın başından itibaren suç işleme kasıt ve iradesini bir çift ayakkabı almaya özgülediğinin anlaşılması karşısında; eyleminin bir bütün halinde TCK’nın 149/1-a,d maddesindeki tek bir yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

2-Sanığın hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar TCK’nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına; ancak, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildiği takdirde, kendi altsoyu üzerinde TCK’nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluğunun sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli …‘de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren … 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

3- Kabule göre de,

a) 2003 yılı Ağustos ayı ve 06.09.2003 tarihlerindeki eylemlerin suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 497/1, 80; 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 149/1-a-d, maddeleri kapsamında olduğundan, anılan maddeler karşılaştırılıp lehe yasanın belirlenerek hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,

b)Ağustos 2003 yılında işlenen suç nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 148/1, 35.maddeleri ile kurulan hükmün, infaz edilecek cezaların belirtildiği 5.fıkrada yanlış gösterilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının korunmasına 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/31888 Karar : 2016/2205 Tarih : 24.03.2016

“Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Kararın gerekçe kısmında sanığın, TCK’nın 148/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği belirtilmişse de, hüküm kısmında dosyadaki delillerle uygunluk içermeyecek şekilde, sehven anılan yasanın 148/3. maddesi uyarınca sanığın cezalandırıldığının belirtilmesi, mahallinde düzeltilmesi olanaklı maddi yazım hatası olarak kabul edilmiş;

Sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine aykırı olarak, anılan Yasanın 31/3. maddesinin, 168/3. maddesinden sonra uygulanması, sonuca etkili bulunmadığından;

Anılan hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ….. savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olmakla reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 24.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

Tüm bu bilgiler ışığında, suç tamamlandıktan sonra kişi pişmanlık gösterebilir. Bu durumda, işlenmiş ve tamamlanmış olan suç işlenmemiş hâle artık döndürülemez. Ancak, suç tamamlandıktan sonra, pişmanlık duyarak, gerçekleştirilen haksızlığın neticeleri mümkün olduğunca ortadan kaldırılabilir.

Etkin pişmanlık
Madde 168 – (
Değişik: 29/6/2005 – 5377/20 md.)

(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…)[65] suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.

(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.

(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.
Bu düşüncelerle, etkin pişmanlık; hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve karşılıksız yararlanma suçlarında cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep olarak kabul edilmiştir. Ancak, bunun için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Önce, failin veya suça iştirak eden kişinin bizzat kendisinin pişmanlık göstererek iade veya tazmini gerçekleştirmesi gerekir. Suçun işlenmesiyle kişilerin görmüş bulundukları zararın aynen iade veya mümkün olduğu kadar azaltılmak suretiyle tazmin edilmesi gerekir. Etkin pişmanlığın cezada indirim yapılması sebebi olarak kabul edilebilmesi için, zararın tamamen veya mümkün olduğu kadar aza indirilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Kısmen geri verme veya tazminde, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, mağdurun aynen iadeye veya tazmine rıza göstermesi gerekir.

Etkin pişmanlığın kovuşturma başlamadan önce, yani işlenen suçtan dolayı kamu davası açılmadan önce gösterilmesi gerekir.

Etkin pişmanlık durumunda hâkim maddede belirlenen oranda cezada indirim yapabilir. Bu konuda, hâkime etkin pişmanlığın samimiyetine ve zararın tazmin edilen miktarına göre, takdir yetkisi tanınmıştır. Bu hükümle, işlenen suçun yağma olması hâlinde de, cezada belli oranda indirim yapılması yolu açılmıştır. Yağma suçundan ötürü Yargıtayca uygulanan etkin pişmanlık kararı:

Ceza Genel Kurulu 2019/383 E. , 2021/357 K.

“06.02.2015 tarihinde saat 07.00 sıralarında işe gitmek için evden çıkan katılanın yanına gelen sanığın, katılandan cep telefonu numarasını istediği, katılanın vermek istememesi üzerine de katılanın sol omzunda takılı olan ve içerisinde özel eşyası, kimlik belgeleri, cep telefonu ve 110 TL parasının bulunduğu çantayı zorla almaya çalıştığı, direnmesi üzerine de katılanı 3-4 metre kadar sürükleyerek sağ diz ve sol omuz hizalarından yaralanmasına neden olduğu, sanığın bu şekilde çantayı alarak arabaya binip olay yerinden uzaklaştığı, daha sonra içerisinden 110 TL parayı alıp çantayı “İpek Fırını” isimli iş yerine bıraktığı ve çantayı buraya bıraktığını arkadaşı vasıtasıyla katılana bildirdiği, bunun üzerine katılanın söz konusu Fırına giderek çantasını aldığı olayda; sanığın, atılı suçlamayı kabul etmemekle birlikte duyduğu pişmanlığın sonucu olarak suç nedeniyle meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik olarak çantadan sadece 110 TL para alıp geri kalan eşyayı “İpek Fırını” isimli iş yerine bırakarak bu durumu arkadaşı vasıtasıyla katılana ilettiği, bu şekilde sanığın 110 TL para dışında kalan eşyanın katılana iade edilmesini ve katılanın zararının önemli ölçüde giderilmesini sağlaması karşısında, soruşturma aşamasında bir kısım eşyanın katılana iadesini sağlayan sanık hakkında, katılanın kısmi iade nedeniyle ceza indirimine rızasının bulunması hâlinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklindedir.