Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme
Madde 281- (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.
(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) İlişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilir.
Ceza muhakemesinin amacı, maddî gerçeğin araştırılması ve bu suretle adil bir yargıya varılmasıdır. Maddî gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması, suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsîyetinin tekâmülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Yargı kararlarının gerçeğe uygunluğu, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının vazgeçilmez şartıdır.
Yargı kararları, gerçeğe uygunluğu ölçüsünde kamu vicdanında kabul görür ve otorite sağlar. Bir yargılama faaliyeti sırasında sunulan ve başvurulan delillerin ve hangi sıfatla olursa olsun verilen bilgilerin gerçeğe uygun olması gerekir. Bu bakımdan, işlenmiş olan bir suçla ilgili delil ve eserlerin yok edilmesi, değiştirilmesi veya gizlenmesi, maddî gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve sonuçta ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir.
Bu mülahazalarla, madde metninde, daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulması, işlenen suçtan bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
Bu suçun konusunu, daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserleri oluşturmaktadır. Bir suçtan elde edilmiş olan eşyayı da, suçun eser ve delili olarak kabul etmek gerekir. Bu itibarla, söz konusu suç, önceden işlenmiş bir suçun varlığını gerekli kılmaktadır.
Söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulmasından ibarettir.
Bu suçun oluşabilmesi için, failin gerçeğin meydana çıkarılmasını engellemek amacıyla hareket etmesi gerekir.
Ancak, fıkra metninde bir şahsî cezasızlık sebebine yer verilmiştir. Buna göre, kişiye kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçun delillerini yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi dolayısıyla ayrıca ceza verilmez.
Maddenin ikinci fıkrasına göre, bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.
Üçüncü fıkrada ise, etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, ilişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmezden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında verilecek cezada indirim yapılacaktır.
SUÇ DELİLLERİNİ YOK ETME, GİZLEME VEYA DEĞİŞTİRME SUÇU YARGITAY KARARLARI
Suçun delili olan esrarı polise yakalatmamak için banyo giderine döken kişi, TCK’nın 281/1’deki “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçunu işlemiş olur. – Ceza Genel Kurulu – Karar: 2019/121
“5237 sayılı TCK’nın “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrası ise; “Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde ile daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulması, işlenen suçtan bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
Bu suçun konusunu, daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserleri oluşturmaktadır. Bir suçtan elde edilmiş olan eşyayı da suçun eser ve delili olarak kabul etmek gerekir. Bu itibarla söz konusu suç, önceden işlenmiş bir suçun varlığını gerekli kılmaktadır.
Söz konusu suç seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulmasından ibarettir.
Bu suçun oluşabilmesi için, failin gerçeğin meydana çıkarılmasını engellemek amacıyla hareket etmesi gerekir. Ancak fıkra metninde bir şahsi cezasızlık sebebine yer verilmiştir. Buna göre, kişiye kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçun delillerini yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi dolayısıyla ayrıca ceza verilmez. Ancak kabul edilen bu şahsi cezasızlık sebebi sadece suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu ile sınırlı olup sanığın eyleminin ayrıca başka bir suç oluşturması durumunda, örneğin resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek, hırsızlık mala zarar verme; o suçtan dolayı cezalandırılabilmesi mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
02.11.2010 tarihinde, kolluk görevlilerince gerçekleştirilen devriye görevi sırasında, hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yürütülen Ö.E.’nin şüpheli davranışlar sergilemesi nedeniyle durdurulup yapılan üst aramasında pantolonunun sağ ön cebinde daralı ağırlığı 3 gram gelen ve esrar olduğu değerlendirilen maddenin ele geçirildiği, adı geçenin ifadesinde söz konusu maddeyi K. Mahallesinde ikamet eden, fotoğrafından teşhis ettiği ve evini de gösterebileceğini belirtiği inceleme dışı sanık Ya.G.’den satın aldığını söylediği, aynı gün saat 23.40 sıralarında Ö.E.’nin tarifi ve göstermesi üzerine inceleme dışı sanık Ya.G.’nin evinin tespit edildiği, mahkemeden alınan adli arama kararına istinaden 03.11.2010 tarihinde saat 15.30 sıralarında inceleme dışı sanık Ya.G.’nin ikametine gidildiği, inceleme dışı sanığın evinin girişinde biri iç diğeri ise dış tarafa açılan iki adet çelik kapı bulunduğu, dışarı açılan ilk çelik kapının demir parmaklık şeklinde olduğunun görüldüğü, daha önceki tarihlerde yapılan operasyonlar sırasında görevliler ikamete girinceye kadar uyuşturucu maddelerin yakılmak ya da banyoda bulunan su giderine dökülmek suretiyle imha edilmesi ve aynı şekilde yine imha edilebileceğinin değerlendirilmesi üzerine, ikametin kapısının açılmasını sağlamak amacıyla iki görevlinin ikamete gönderildiği, bu görevlilerin il sağlık müdürlüğünden geldiklerini söyleyip kapının açılmasını istedikleri, kısa bir süre sonra inceleme dışı sanık Ya.G.’nin ikametin içine açılan kapıyı açıp merdiven boşluğuna çıktığının, ancak ikametin dışına açılan demir parmaklıklı kapıyı açmadığının görüldüğü, bunun üzerine diğer görevlilerin de kapıya yaklaşarak inceleme dışı sanık Y.G.’ye polis olduklarını söyleyip mahkeme kararını gösterdikleri, inceleme dışı sanığın ev içerisine girdiği, sanıklar G.G. ile Yı.G.’nin de ikametin içine açılan kapıyı kapatıp telaşlı bir şekilde banyoya yöneldiklerinin görüldüğü, görevlilerce ikametin içerisinden yoğun şekilde esrar kokusunun geldiğinin fark edildiği, yine banyodan su sesleri geldiğinin duyulduğu, yaklaşık beş dakika boyunca uyarılarda bulunulmasına rağmen ikametin kapılarının açılmaması nedeniyle zor kullanılmak suretiyle ikametin kapılarının açıldığı, oturma odasına bulunan ve içinden esrar kokusu geldiğinin fark edilip su dökülerek söndürülen sobanın kovasında küller arasında yanmış esrar kırıntıları ile yarısı yanmış olan zıvanalı esrarlı sigaranın bulunduğu, banyoda yapılan aramada ise fayansların üzerinde ve su giderinin çevresinde esrar kırıntılarının ele geçirildiği, evin diğer bölümlerinin arandığı sırada inceleme dışı sanık Ya.G.’nin diğer sanık G.G.’ye “İyi attın mı, hepsi gitti mi” diye sorduğunda, sanık G.G.’nin evet anlamına gelecek şekilde başını salladığının görevlilerce görüldüğü olayda;
02.11.2010 tarihinde kolluk görevlilerince yakalanan ve hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yürütülen Ö.E.’nin, yapılan üst aramasında ele geçirilen daralı ağırlığı 3 gram gelen ve esrar olduğu değerlendirilen maddeyi inceleme dışı sanık Ya.G’den aldığını söyleyip teşhis etmesine rağmen aynı teşhiste bulunan sanıklar G.G ve Yı.G.’yi tanımadığını beyan etmesi, inceleme dışı sanık Ya.G. ile sanık G.G.’nin ikametlerinde yapılan aramada yanmakta olan sobada ve banyo gideri etrafında ele geçirilen bitki kırıntılarının esrar olduğunun ancak azlığı nedeni ile orantısal çalışma yapılamayacağının kriminal raporunda belirtilmesi, sanık G.G.’nin kayınpederi olan diğer sanık Yı.G’nin, ziyaret amacıyla evde bulunduğu sırada içtiği esrarı görevliler gelince sobaya attığını söylemesi, olay tutanağı ve bu tutanağı doğrulayan tutanak tanıklarının beyanlarına göre evde yapılmakta olan arama işlemlerinin devam ettiği sırada inceleme dışı sanık Ya.G.’nin diğer sanık G.G.’ye “İyi attın mı, hepsi gitti mi” diye sorduğunda, sanık G.G.’nin evet anlamına gelecek şekilde başını sallaması, uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu kabul etmediğini ve ele geçirilen uyuşturucu madde ile bir ilgisi bulunmadığını söyleyen sanık G.G.’nin savunmalarının aksine, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilen ve eşi olan inceleme dışı sanık Ya.G.’nin “uyuşturucu madde satma” ve “ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” eylemlerine iştirak ettiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli bir delilin bulunmaması karşısında; kolluk görevlilerinin, inceleme dışı sanık Ya.G.’nin evinde arama yapmak amacıyla mahkemeden karar almaları sonrasında, sanık G.G ve inceleme dışı sanık Ya.G. ile birlikte ikamet ettikleri eve gelmeleri üzerine, sanık G.G.’nin görevlilerin arama yapmalarını engellemek için diğer sanık Yı.G. ile beraber ikametin kapısını kapattığı, ardından inceleme dışı sanık Ya.G.’nin ticaret amacıyla evde bulundurduğu, suçun delili olan, yapılan arama işlemi sonucunda kırıntılar hâlinde ve yanmış şekilde bir kısmı ele geçirilen esrarların, evde bulunması muhtemel olup ele geçirilemeyen suçun delili olabilecek diğer kısmını, adı geçenin de talimatıyla ve suçunun ortaya çıkmaması için yok etmek amacıyla banyo giderine döktüğü, bu hâliyle inceleme dışı sanık Ya.G.’nin eylemlerine iştirak ettiğine ya da ele geçirilen suç konusu esrarlarla ilgisi bulunduğuna ilişkin yeterli ve kesin delil bulunmayan sanık G.G.’nin sabit olan eyleminin, TCK’nın 281. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/4122 Karar: 2018/92 Tarih: 09.01.2018
“1-Sanığın … plakalı pert araca ait şasi ve motor numaralarını, müştekiden çalınan … plakalı araca uyarlayarak “change” işlemi yaptıktan sonra aracı satmaya çalıştığı sırada noter işlemlerini yaptıramadan yakalanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlendiğinin iddia ve kabul edildiği olayda; alınan uzmanlık raporunda motor numarasının orjinal olduğu, sağ ön amortisör kulesinin üst yüzeyinde bulunması gereken şasi numarasının ise araca kaynakla nakil edilmek suretiyle değiştirildiğinin tespit edilmesi ve ruhsat ile plakanın sahte olduğuna ilişkin bir iddia ve dava bulunmaması karşısında; trafik tescil ve araç ruhsat kaydının dayanağı olan işlemlerde sahtecilik sonucu doğuran eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 204/1. maddesindeki “resmi belgede sahtecilik” suçunu oluşturduğu, şasi numarasının yazılı olduğu metal levhanın kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge niteliğinin bulunmadığı ve TCK’nın 204. maddesinde belirtilen resmi belgede sahtecilik suçunun neticesi harekete bitişik suçlardan olması nedeniyle teşebbüse elverişli olmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Adli emanetin 2009/204 sırasında kayıtlı suça konu belgelerin dosyada delil olarak saklanması yerine müsaderesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 09.01.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Sanığın … plakalı aracın şase numarasını değiştirmek şeklindeki eylemimin Resmi Belgede Sahtecilik suçunu oluşturduğu yönündeki niteleme (ve buna bağlı bozma gerekçesi) yerinde değildir.
Çünkü; 204/1. maddesinde tanımlanan “belge” eski dildeki “varaka” kelimesine karşılılık gelmekte olup, yazılı kağıt anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, yazılı kağıt niteliğinde olmayan şeyler, ispat kuvveti ne olursa olsun, belge niteliği taşımamaktadır.Yasa gerekçesinde ; bazı durumlarda belgenin varlığını kabul için, yazının kağıt üzerinde bulunması gerekmediği, bir metal levha üzerine yazı yazılması hâlinde de belgenin varlığı kabûledilmiştir. Bu itibarla, araç plakaları da (metal levha üzerine yazıldığı için) resmi belge niteliğindedir.
Yargılama konusu somut olayda ise, kaza sonucu ağır hasarlı bir aracın şase numarasının kesilerek çalıntı bir araca (kaynakla) nakli söz konusudur. Numaraların kağıt veya metal levhaya yazılmadığı durumda 204/1. maddesine göre “resmi belgede sahtecilik” suçundan hüküm kurulması suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırıdır.
Somut olayda 281. maddede düzenlenen “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme “ suçunun ya da aynı yasanın 282 (1) maddesinde düzenlenen “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçununoluşması mümkündür
Bu sebepten usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının ( eylemin “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerine eklenen” suçunu oluşturacağı gerekçesiyle ) bozulması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluk görüşüne muhalifim. 09.01.2018″
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4585 Karar : 2018/1658 Tarih : 21.02.2018
“1-Sanık … hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan duruşmaya toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
2- Sanıklar …, …, … hakkında hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
a-Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümler ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, anne-oğul olan sanıklar … ve …‘ın, katılanın işlettiği markete, kendisinden alacaklarını istemek amacıyla geldikleri, katılan ile aralarında tartışma çıkması üzerine diğer sanık …‘ın da olay yerine geldiği, yaşanan arbede sırasında sanık …‘ın katılanı yüzünde sabit iz kalacak şekilde kasten yaraladığı, bu arada sanık …‘in “kamera var” şeklinde bağırması üzerine sanıklar … ve … güvenlik kamerasının bağlı olduğu bilgisayar kasasını sökerek olay yerinden ayrılmaları şeklinde gelişen olayda;
Sanıklar … ve …, sanık …‘ın katılanı yaralama eylemine iştirak ettiklerine dair bir delilin bulunmadığı, yine sanıklar tarafından katılana zorla senet imzalatıldığı ve hakaret edildiği iddiaları hakkında ise, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakaret ve senedin yağması suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, dolayısı ile katılana ait bilgisayar kasasını almaları şeklindeki eylemlerinin, kendi işledikleri veya işlenişlerine iştirak ettikleri bir suçun delillerini yok etmeye yönelik olmamakla birlikte, katılanın işyerinde meydana gelen tartışma ve yaralama olayının delillerini yok etmeye ya da gizlemeye yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; eylemlerinin TCK’nın 281/1. maddesinde düzenlenen suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunu oluşturduğu gözetilerek, sanıklar … ve … bu suçtan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, suç vasfının değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde hırsızlık suçundan hüküm kurulması,
b-Sanık … hakkında kurulan hüküm ile ilgili olarak;
Sanığın katılanı elindeki demir çubuk ile yaraladıktan sonra, sanık …‘ın “kamera var” şeklinde bağırması üzerine kameranın bağlı olduğu bilgisayar kasasını sökerek alması şeklindeki eyleminin, katılana yönelik kasten yaralama suçunun delillerini yok etmeye yönelik olması nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nın 281/1. maddesindeki suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunu oluşturacağı, ancak maddenin 2. cümlesindeki “Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükümlerine göre ceza verilmez” şeklindeki düzenleme dikkate alınarak, sanık hakkında CMK’nın 223/4. maddesine göre “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar Diber ve … müdafii ile sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 21/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3470 Karar : 2018/2037 Tarih : 22.02.2018
“Taksirle öldürme suçundan sanık …‘in beraatine, Suç Delillerini Gizlemek Değiştirmek suçundan sanık … hakkında ceza verilmesine yer olmadığına, sanık …‘in mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-)Sanık … müdafiinin verdiği temyiz dilekçesine yönelik olarak yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … … müdafiinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün isteme uygun olarak ONANMASI,
2-)Sanıklar … ve … müdafiilerinin verdiği temyiz dilekçelerine yönelik olarak yapılan incelemede;
Sanık …‘in gizlenen delilleri (arızalı yıkama makinesi) kendiliğinden teslim etmesinin söz konusu olmadığı ve bu delillerin güvenlik güçleri tarafından iş makinesinin kepçesine gizlenmiş halde iken tespit edilip bulunduğu, bu hali ile adı geçen sanık hakkında TCK.nun 281/3. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurularak eksik cezaya hükmolunması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni olarak gösterilmemiştir.
Sanık …‘in 26/07/2012 olan tahliye tarihi gerekçeli karar başlığına 16/07/2012 olarak yazılmış ise de; bu hususta mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası kabul edilmiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafiinin sübuta, erteleme hükümlerinin uygulanması gerektiğine, mahkumiyet hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, sanık …‘in müdafinin vekalet ücreti ile sınırlı şekilde temyiz isteminde bulunulduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
A-)Sanık … hakkında hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrildiği aşamada bir gün karşılığı miktarın belirlenmesine ilişkin uygulama maddesinin yanlış gösterilmesi ile uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine ve adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK’nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi,
B-)Yargılama aşamasında kendisini dosyaya vekaletname sunan bir müdafii aracılığı ile temsil ettiren ve üzerine atılı suçtan beraat eden sanık … yararına, hazine aleyhine vekalet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün sanık …‘e ilişkin hüküm fıkrasının adli para cezasının tespitine ilişkin kısmında yer alan “52/1” ibaresinin çıkartılması ve yerine “52/2-3 maddeleri gereğince adli para cezasına çevrilmesine, adli para cezasının belirlenmesine ilişkin tam gün sayısının 30 tam gün olarak belirlenmesine” ibaresinin yazılması; beraat eden sanıklar yararına vekalet ücreti tayinine ilişkin (11) numaralı hüküm fıkrasına “…” isminin eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnamedeki isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/5527 Karar : 2016/13339 Tarih : 12.10.2016
“Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Sanık …‘ın, “dedesi olan mağdurla çocukları olan sanıklar arasında mağdurun başka bir kadını ikametine getirerek beraber yaşaması nedeniyle sorun olduğunu” beyan etmesi karşısında, sanıklar hakkında TCK’nın 29. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
2-Olay günü kolluk görevlileri tarafından düzenlenen olay yeri görgü, tespit ve rızaen muhafaza altına alma tutanağında, sanığa sorulduğunda tüfekleri kendisinin sakladığını belirterek sakladığı yeri göstermesi sonucu suç eşyalarının ele geçirildiğinin açıklanması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 281/3. maddesinin uygulanmaması,
Kanuna aykırı ve sanıklar …, …, … ve … müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 12/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/12205 Karar : 2016/5474 Tarih : 30.05.2016
“Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun 19/01/2015 tarih ve 2015/8 sayılı kararında belirlendiği gibi 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun görevlerini düzenleyen 14. maddesinin 3.fıkrasının (a) bendinde; “Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir,” (b) bendinde de; “Çeşitli suçlara ait davalarda , suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren
suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır, hükmünü amirdir. Tebliğname tarihinin 28/06/2014’ten sonra olduğu,
İncelenen dosya içeriğine göre;
Temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen suç eşyasının gizlenmesi suçunun cezası, TCK’nın 281. maddesinde altı aydan beş yıla kadar hapis; nitelikli mala zarar verme suçunun cezası ise aynı Kanun’un 152/1-f maddesi uyarınca bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasından ibaret olduğu gözetildiğinde;
İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirme ile mahkumiyet kararındaki nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanunu’nun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek (16.) Ceza Dairesi’nin görevi dahilinde olduğundan Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine, 30/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”şeklindedir.